24 Ekim 2012 Çarşamba

Ekran Koruyucu Ne İşe Yarar?


Ekranı mı? Doğayı mı? Koruyalım.

Ekran koruyucu göze pek hoş görünür. Hele yeni bir pc kullanmaya başladıysak. Hep yaptık. Çeşitli hazır temalar, fotolar seçtik. Ekranlarımız saatlerce güzel görüntüleri gösterip durdu. Hala pek çok işyerinde, evde bu ekran koruyucu modası sürüyor.

Pek çoğumuz aslında ne yaptığımızın farkında değiliz. Ekranı korurken, doğaya zarar verdiğimizin. Ekran koruyucu ekranı korurken, elektrik harcamayı, bu yolla, havayı, suyu kirletmeyi, nükleer riskleri artırmayı sürdürüyor. Hem de çok. Ekranda çalışırken ne kadar elektrik harcıyorsak, ekranımızı korurken de o kadar elektrik harcıyoruz. Durup durduğu yerde.

Oysa basit bir ayarı var. Ekranı korumayı bırakıp, doğayı korumayı seçmenin.  “Denetim masası”ndan, “güç seçenekleri”ne girip, ekranın nasıl kapatılacağını seçiyoruz. Taşınabilir bilgisayarlar için “prize takılı” veya “pilde” iki ayrı seçenek şansı var. Ben her ikisini de en kısa süreye ayarladım. “1 dakika”. 1 dakika kullanmadığım zaman ekranım kararıyor. Kapanıyor. Ekran koruyucu filan yok. Siyah bir ekran.

Bekleme durumunda. Ekran koruyucu olduğundaki kadar enerji harcamıyor en azından. Özellikle işyerlerinde çalışanların bu ayarlamayı yapmalarını öneririm. Tabii evlerinizde de aynı durum söz konusu.

Daha ilerisi de var elbet. Uzun süre çalışılmayan bilgisayarın yine kendiliğinden uyku moduna geçirilmesi, hatta kapatılması. “Güç seçenekleri”nde, “plan ayarları”na göz atarsanız daha ilerisini de düzenleyebilirsiniz. 

Enerji nasıl boşa harcanır?

Su sebili alırsınız, fişini prize takarsınız, bir tarafta suyu soğutur, diğer tarafta ısıtır, sonra ikisini birden karıştırıp ılık su içersiniz... fişi prizden çekseniz olmaz mı?

Evinizde panjur yoktur, güneş olduğu gibi camlardan içeri girer ve siz evinize bir klima taktırır, çalıştırır durursunuz... önce panjur yaptırsanız, belki klimaya hiç ihtiyacınız olmayacaktır.

Ekran koruyucu saçmalığını kullanmaya devam edersiniz, ekranınız elektrik tüketmeyi sürdürür.

vs. vs. vs.

Başka Şubemiz Yoktur


Dünya üzerinde onbinlerce şubesi olan Mc Donald's, Burger King gibi fast food restoran zincirleri var. Tartışmasız bu işi en iyi biçimde işletecek seviyelere ulaşmışlar. Üstelik on yıllardır ülkemizde de faaliyet gösteriyorlar. Kapımızın dibindeler. İncelemek araştırmak için yabancı ülkeleri ziyaret etmemize gerek yok. Birkaç saat oturup incelesek, kendi işimizi nasıl dizayn edeceğimizi göreceğiz. 

Buna karşın ısrarla modası geçmiş geleneksel yöntemleri uygulayarak küçülen veya yerinde sayan girişimcimizi görmek beni üzüyor. Aynı ilçede birkaç şubesi olan bir büfe zincirimiz bile farklı fiyat uygulayabiliyor. Tezgahının üzerinde veya masasında menüsü, menülerinde fiyatı olmayan büfelerimize ne demeli? Tuvaleti olmayan veya minicik bir tuvaleti olan işletmeler? Tuvaleti bir türlü temiz olamayan restoranlarımız??? 

Bu kadar zor mu? Bu kadar cahil miyiz? Neden görmek, anlamak, bilmek istemeyiz? 

Başta belirttiğim modelleri pek iyi anlayıp, fazlasıyla uygulayan ve başarılı işletmelerimiz de az değil artık. Üstelik sayıları da gittikçe artıyor. Tuvaletinde diş fırçası bulabileceğiniz kafelerimiz var artık. Masadaki elektronik düğmelerle servis veya hesap isteğinizi iletebileceğiniz lokantalarımız var.